Sultan Bayezid, kardeşi Cem’in 1495’te Napoli’de vefat etmesinden sonra, Osmanlı Devletinin dış politikasına başka bir yön verdi. 1498 senesi ilk ve sonbaharında Silistre sancakbeyi Bali Bey kumandasında 40 bin kişilik akıncı birliği Lehistan’a Osmanlı tarihinin en büyük akın hareketlerini gerçekleştirdiler. Bu arada Venediklilerin Mora üzerine tecavüzi hareketlerde bulunması üzerine de Sultan, 1499’da Mora seferine çıktı. 25 Ağustos’ ta İnebahtı, 9 Ağustos 1500’ de Modon ve 16 Ağustos’ da Koron Venediklilerden alındı. Bayezid Han batıda daha önemli fetihlere başlama noktasındayken, doğuda büyük bir tehlike ile karşı karşıya kaldı. Bu sebepten Osmanlı Sultanı 1502’ den sonra zamanını Safevi hükümdarı Şah İsmail’ in türlü entrikalarını karşılamaya hasretti. Memluklülerle birlikte ona karşı askeri tedbirler aldı. Fakat bilhassa onunla bir ihtilafa düşmemeye çalıştı. Çünkü Anadolu’da kalabalık bir halk kütlesi, Şah İsmail tarafını tutuyordu. Nitekim 1511’de patlak veren Şah Kulu Baba Tekeli isyanında Kütahya’yı ele geçiren asiler güçlükle bastırılabildiler. Sultan Bayezid’in son yılları, saltanatı ele geçirmek isteyen oğullarının mücadelesine sahne oldu. Neticede kardeşlerine karşı daha dirayetli olan ve yeniçeriler tarafından da desteklenen oğlu Selim İstanbul’a davet edildi. Selim, 24 Nisan’da Bayezid’in huzuruna gelerek el öptü. Bayezid ellerini kavuşturarak duran Selim’e;
“Adaletten ayrılma, acizlere ve biçarelere karşı merhametli ol. Kimsesizlere şefkat göster, herkesin sana ram olmasını istiyorsan ulemaya çok saygı göster; zaruret olmadıkça kimseye sert davranma.”
dedikten sonra çok dualar etmiş ve padişahlığını Allahü tealanın mübarek etmesi dileğiyle saltanatı kendisine teslim etmiştir.
Vefatı ve Türbesi
Bayezid Han, daha sonra Dimetoka’daki saraya giderken Abalar köyü mevkiinde hastalanarak 26 Mayıs 1512 günü vefat etti.
Sultan II.Beyazıt Türbesi; İstanbul Suriçi Beyazıt Meydanı’nda 1514 yılında Sultan II. Bayazıt külliyesinin haziresine inşa edilmiştir. Türbeyi Sultan II. Bayazıt’ın (1481–1512) oğlu Yavuz Sultan Selim (1512–1520) caminin Kıble yönündeki hazireye yaptırmıştır. Türbenin mimarı kesinlik kazanamamakla birlikte Mimar Hayrettin olduğu sanılmaktadır. Sultan II. Bayazıt saltanatı oğlu Yavuz Sultan Selim’e bıraktıktan sonra Dimetoka’ya gönderilmiş, ancak Çorlu yakınlarında 1512 yılında ölmüştür. Bundan sonra İstanbul’a getirilerek kendi adına yaptırdığı camisine gömülmüştür. Türbe Klasik Osmanlı türbe mimarisi formunda, küfeki taşından sekizgen planlı olup, her kenarı 5.35 m. ölçüsündedir. Üzeri sağır sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Bu türbe Mimar Sinan öncesi Osmanlı devri mimarisi ile Klasik Osmanlı mimarisi arasında bir geçit teşkil etmektedir. Türbenin her kenarında altlı üstlü ikişer penceresi vardır. Türbeyi son derece güzel aydınlatan bu pencerelerin alt sıradakiler
Giriş kısmındaki geniş saçaklı holün orijinali günümüze gelememiş, burası XVIII. yüzyılın sonlarına doğru yenilenmiştir. İki renkli taşlardan yapılmış kapı kemerinin üzerinde Besmele yazılıdır. Kapı kanatları kündekari tekniğindedir. Ayrıca altın yaldızlı madeni kabaralarla süslenmişse de bunların hemen hemen hepsi yerlerinden sökülerek çalınmıştır. Kapı kanatlarının üst kısmındaki kitabelerde “Dünya ahiretin tarlasıdır” anlamında bir hadisi şerife yer verilmiştir.
Türbenin dış cephesinde yeşil ve somakilere de yer verilmiş ve böylece Osmanlı türbe mimarisindeki sadelikten kısmen uzaklaşılmıştır. Türbe içerisindeki kalem işleri barok üslupta 19. yüzyılda yapılmıştır. Bu kalem işlerinin Tanzimat döneminde yapıldığı ve 1940’lı yıllardan sonra caminin onarımı sırasında yenilendiği bilinmektedir. Ayrıca alt pencerelerin üzerlerine madalyonlar içerisinde manzara resimleri yapılmış, yine madalyonlar içerisinde Esma-ül Hüsna’ya yer verilmiştir. Sultan II. Bayazıt’ın sandukası türbenin ortasına tek olarak yerleştirilmiştir. Sanduka sedef kaplamalı bir şebeke ile çevrilmiştir. Bu sandukanın üzerinde sarı simlerle Maraş işi tekniğinde Sultan II. Bayazıt’ın doğum, cülüs, saltanat süresi ve ölüm tarihini içeren bir kitabe işlenmiş, bunun üzerine de celi-sülüs yazı ile Kelime-i Şahadet ve Kuran’dan alınma diğer bölümler işlenmiştir.
Türbe İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, içerisindeki Kuran-ı Kerim, Lihyei Saadet, şamdanlar, rahleler, levhalar ve kandiller müze deposuna kaldırılmıştır. Sultan II. Bayazıt Türbesi’nin sol tarafında kızı Selçuk Sultan’ın, sağında ise Tanzimat döneminin önde gelenlerinden Mustafa Reşit Paşa’nın türbeleri bulunmaktadır.
* Sultan II.Bayezid Türbesi Beyazıt/İstanbul
İlim sahibi, takva, adalet ve merhametten ayrılmayan vakarlı ve hilmiyle meşhur bir padişah olduğu için Veli Bayezid olarak bilinir. Bayezid meydanında kendi külliyesi ile birlikte camiinin inşası bitince Padişah:
“Her kim ömrü boyunca ikindi ve akşam namazlarının sünnetlerini terk etmemiş ise, ilk Cuma namazında imam olsun!” buyurmuştu. Bu hususta kendisinden başka kimse çıkmamış, sulhte ve seferde hiçbir sünneti bırakmadığı için namazı kendisi kıldırmıştır. Sultan Bayezid’in mührünü taşıyan sayısız yazma eserin Türkiye ve Avrupa kütüphanelerinde bulunması onun kültür faaliyetlerini açıkça göstermektedir. Bayezid Han vaktinin çoğunu mütalaa ile geçirir, okuduğu kitaplar hakkında düşüncesini yazardı. Namına çok eser yazılmıştır. O, eserlerin açık ve anlaşılır bir dil ile yazılmasını emrederdi. Bu yönüyle Türk diline verdiği ehemmiyet ortaya çıkmaktadır. Bayezid Han'ın alimliği, şairliği, hat sanatkarlığı, ilim ve şiir erbabına gösterdiği saygı ve sevgi, Fatih Sultan Mehmed’in oğluna yakışır derecedeydi. Adli mahlasıyla Türkçe ve Farsça şiirler yazmıştır. Sultan İkinci Bayezid Han'ın otuz seneden fazla süren saltanatı boyunca, sulh ve sükunu tercih etmesi, donanmayı yenileyip hazırlıklar yapması, kendisinden sonra tahta geçen oğlu Yavuz Sultan Selim Hanın fasılasız seferler ile meşgul olmasına vesile oldu. Zamanında yeniçeri ocağını genişletti. Ağa bölükleri kuruldu. Donanmaya ehemmiyet verilerek, yelkenli savaş gemileri yapıldı ve gemilere uzun menzilli toplar yerleştirildi. Timar teşkilatında değişiklik yapıldı. Sultan Bayezid bir taraftan devlet teşkilatını sağlamlaştırarak halkın huzur ve sükununu temin etmek için uğraşırken, diğer taraftan doğudan batıya kadar bütün müslümanların meseleleri ile ilgilendi. Memleketin her tarafında imar faaliyetlerini devam ettirdi. Yaptırdığı en önemli eserler arasında Amasya’da medrese, cami ve zaviye, Edirne’de bir darüşşifa ve İstanbul’da Bayezid Camii, medrese ve imareti başta gelmektedir.
RUHUNA FATİHA ...!