Rusya III. Ivan ile 15. yüzyıl ortalarında büyük bir güç olarak ortaya çıktıktan sonra Türklüğün yani hem Osmanlı hem de Orta Asya Türklerinin en büyük hasımlarından birisi olmuştur. Bu düşmanlık ve savaşların sebebi bazen iki halkın çıkar çatışmaları dolayısıyla çoğu zaman da diğer devletlerin kışkırtmaları neticesinde oluşan olumsuz havadır. Özellikle Rusya’daki Çarlık dönemine bakıldığında Osmanlı-Rus rekabetinin had safhada olduğu görülür. Rusların özelikle Çanakkale ve İstanbul Boğazları üzerindeki emelleri ve Doğu Anadolu Bölgemizdeki topraklarımıza karşı kayıtsız kalmaması türlü çarpışmalara sebep olmuştur. Rusların Doğu Anadolu meselesine dahlinin Ermenistan ile ilgili olduğu unutulmamalıdır.

Yeni dünya düzeninin oluşturulduğu dönemlerde Türk-Rus savaşlarının akılalmaz derecede fazla olması iki devleti de yüksek oranda yıpratmış ve bu durum tabir yerindeyse batılı devletlerin ekmeğine yağ sürmüştür. Yeni sınırlar belirlenirken maddi anlamda dibe vurmuş bu iki devlet, askeri açıdan da çöküşe uğramış ve bir Fransa kadar, bırakın Fransa’yı bir Bulgaristan kadar bile söz söyleme hakkına sahip olamamıştır. Belki de Türkler ve Ruslar o dönemlerde ‘birbirlerine’ düşmeyip ittifak halinde olabilselerdi günümüzde Türkçe ve Rusça dünyada daha farklı bir konumda olabilirlerdi. Ancak buradan bu iki devletin çatırdama sebeplerinin sadece Türk-Rus savaşlarından kaynaklandığı sonucu çıkarılmamalıdır.

BU KEZ SAFLAR AYNI

Batının karşısında yüzyıllardan beri zıt görüşlerle yer alan Rusya’nın, bir devrin dünya hakimi Osmanlı coğrafyası ile bir araya gelerek iyi ilişkiler kurması bugün batının başına geleceğini düşündüğü son şeydi. Özellikle enerji alanında yapılan yatırımlarla son 250 senenin en sağlam zeminine oturan ikili ilişkiler gün geçtikçe kendine uluslararası platformlarda daha geniş manevra alanları bulabiliyor. Türkiye'nin bir yandan Hazar’a açılma politikaları ile Rusya’nın tarihten beri süregelen güneye inebilme idealleri karşılıklı çıkarlar çerçevesinde ve ‘legal olarak’ uygulanma alanı bulmaya başladı. Bilhassa ortak enerji yatırımları sayesinde Türkiye'nin ekonomik olarak rahatlaması önemli ölçüde sağlanacakken,  Ruslar da Türkiye üzerinden elindeki enerjiyi Avrupa’ya ulaştıracak.

PUTİN: İLİŞKİLERİMİZE KAST EDİLİYOR

15 Temmuz gecesi Türkiye'de gerçekleştirilmek istenen işgal girişimi Türk Devleti Lideri’nin bugüne kadar verdiği mücadelenin haklılığını göstermiş ve bu terör örgütüyle mücadele uluslararası bir boyut kazanmıştır. İşgal girişiminin ardından Türkiye'nin mücadelesini en iyi anlayan ülkelerin başında Rusya gelmektedir ki bunu Erdoğan ile Putin arasındaki samimi ilişki ile de bağdaştırabiliriz. Bu samimi insani ilişkinin gücünü Rusların 24 Kasım 2015 günü Suriye sınırında düşürülen SU-24 tipi savaş uçağı olayında gerilen diplomatik halin yumuşaması safhasında görmek mümkün. Putin’in FETÖ konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklemesinin izlerini 2016 yılının sonunda yaptığı basın toplantısında bulabiliriz. Vladimir Putin toplantıda büyükelçi Karlov suikasti ile ilgili yöneltilen bir soruya, ‘bu suikast Türk-Rus ilişkilerine kastetmek adına yapılmış bir eylemdir ve bizim Türkiye ile olan ilişkilerimiz bu olaydan etkilenmeyecektir’ demiştir. Putin aynı konuşmasının devamında da Türkiye-Rusya ilişkilerinin kasten bozulmak istendiğine ikna olmaya başladım. Rus uçağının düşürülme emrinin arkasında Türk Hükûmeti olduğu konusundaki fikrimi değiştiriyorum ifadelerini kullanmış, FETÖ ve arkasındaki güçlere mesaj vermiştir.

Son yıllarda bilhassa batı tarafından zedelenmeye çalışılan Türkiye-Rusya ilişkileri iki ülkenin olaylara ferasetli yaklaşımı ve liderlerinin sağduyusu sayesinde geçmişte önemli bir yara almadan güçlenmeye devam etmektedir. Hiç şüphesiz bu ilişkiler güçlendikçe malum çevrelerin saldırıları artacak Rusya ile Türkiye birbirine düşürülmeye çalışılacaktır.